T.C                    
 SAĞLIK 
BAKANLIĞI
ÇÖŞNÜK 2 NOLU
AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ

KRONİK HASTALIKLAR

Hipertansiyon nedir?

Kan basıncının normal kabul edilen değerlerden yüksek olmasıdır. Sistolik kan basıncı kardiyak atış hacmini, diastolik kan basıncı periferik direnci ölçer. Halk arasında sistolik kan basıncı büyük tansiyon, diastolik kan basıncı ise küçük tansiyon olarak bilinmektedir. Kan basıncının normal değerler altında tutulmasına dikkat edilmelidir. Kan basıncındaki 10 mmHg artış koroner kalp hastalığını %30 artırır.

Hipertansiyon pek çok hastalık için bir risk faktörüdür!

Ülkemizde de önemli halk sağlığı sorunlarından biri olan Hipertansiyon, pek çok hastalık için önemli bir risk faktörüdür! Hipertansiyon tedavi edilmediğinde;

  • kalp yetmezliği,
  • kalp krizi,
  • böbrek yetmezliği,
  • damarların daralması,
  • beyin kanaması,
  • felç,
  • görme kaybına neden olur.

 

Hipertansiyonun sınıflandırılması

Hipertansiyon için yapılan sınıflamalarda zaman içinde belirgin farklılıklar olmuştur. Yaygın olarak kabul gören Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Hipertansiyon Komitesi (DSÖ/ISH)�nin yaptığı aşağıdaki sınıflandırmanın kullanılması önerilir:
Tablo: Hipertansiyonun sınıflandırılması

Kategori

Sistolik (mmHg)

Diyastolik (mmHg)

Optimal

<120

<80

Normal

<130

<85

Yüksek normal*

130-139

85-89

Hipertansiyon 1.derece

140-159

90-99

2.derece

160-179

100-109

3.derece

³ 180

³ 110

İzole sistolik hipertansiyon

³ 140

<90

 

* Majör kardiyovasküler olay riski çok yüksek bulunan veya kronik nefropatisi olan hastalar da hipertansiyon sınırları içine girer.


Hipertansiyondan Korunmak İçin Öneriler

İdeal ağırlığınızı koruyun.

Şişmanlık hipertansiyon için önemli bir risk faktörüdür. Beden Kitle İndeksinizi hesaplayarak boyunuza göre uygun ağırlıkta olup olmadığınızı kontrol edin. Eğer şişmansanız uygun ağırlığa gelene kadar zayıflayın. Boyunuza göre uygun ağırlıkta iseniz ise bu ağırlığınızı koruyun.

Beden Kitle İndeksi (BKI) = Vücut Ağırlığı (kg)/ Boy (m 2 ) 25 ve üzerinde olması şişman olduğunuzun bir göstergesidir.

Düzenli fiziksel aktivite yapın.

Hareketli bir yaşam tarzı seçin. Haftada 5 gün 30 dakikalık orta yoğunlukta bir fiziksel aktivite düzenli fiziksel aktivite yaptığınızın bir göstergesidir. Düzenli fiziksel aktivite yaşın ve kronik hastalıkların olumsuz etkisini azaltır, kan basıncını düzenler, kardiyak aritim/ ani ölüm riskini azaltır.

Sigara içmeyin.

Sigara ve sigara dumanı, katran, karbonmonoksit ve nikotine ek olarak içerdiği 4000�den fazla kimyasal madde nedeniyle başta kanser olmak üzere, kronik bronşit, felç ve koroner kalp hastalıklarına neden olan önemli bir risk faktörüdür. Sağlığınız için sigara içmeyin, içiyorsanız bırakmaya gayret edin.

Beslenmenize dikkat edin.

  • Vücut ağırlığınızı dengede tutmak, kilo almamak için az şekerli besinleri tercih edin, çay şekeri gibi rafine şekerleri mümkün olduğunca az tüketin, tatlılar ve şekerli içeceklerin tüketimini sınırlandırın.
  • Tuz ve sodyum alımını kısıtlayın. Sodyum alımı 1.5 - 2.5 gr arasında (4-6 gr tuz) olmalıdır. Ayrıca tuz oranı düşük yağsız veya az yağlı süt ve süt ürünlerini (yoğurt,peynir vb.) tüketin.
  • Kullandığınız yağ türüne dikkat edin ve doymamış yağ asidinden zengin bitkisel sıvı yağları (zeytinyağı,ayçiçeği yağı, mısırözü yağı vb) tercih edin.
  • Posa tüketimini arttırın. Haftada her gün 4-6 porsiyon (400-500 gr) çeşitli taze sebze ve meyve yiyin. Kurufasulye, nohut,mercimek vb. kurubaklagillerin tüketimine özen gösterin.
  • Alkol tüketimini azaltın. Alkol alımı kan basıncının yükselmesine neden olur.

Stresden mümkün olduğunca uzak durun.

Düzenli olarak sağlık kontrollerinizi yaptırın.

 

 

 

Diyabet Nedir?

DIABETES MELLITUS (DM), PANKREASIN YETERLI INSULIN ÜRETEMEMESI VEYA VÜCUDUN ÜRETTIĞI INSÜLINI ETKILI BIR ŞEKILDE KULLANAMAMASI SONUCU OLUŞAN ÖMÜR BOYU DEVAM EDEN KRONIK VE INSÜLIN ÜRETEN HÜCRELERIN AZALMASI ILE DEVAM EDEN BIR HASTALIKTIR. NORMAL METABOLIZMA DA BESINLER, VÜCUDUN BAŞLICA YAKITI OLAN GLUKOZA (ŞEKER) DÖNÜŞMEK ÜZERE BAĞIRSAKLARIMIZDA PARÇALANIRLAR. DAHA SONRA BU GLUKOZ BAĞIRSAKLARDAN KANA GEÇER VE KANDAKI ŞEKER DÜZEYI YÜKSELMEYE BAŞLAR. SAĞLIKLI BIREYLERDE KANA GEÇEN GLUKOZ PANKREASTAN SALGILANAN INSÜLIN HORMONU YARDIMIYLA HÜCRELERIN IÇINE TAŞINIR. ŞAYET INSÜLIN HORMONU VÜCUDUMUZDA OLMAZSA YA DA ETKISI BOZULMUŞ ISE ŞEKER HÜCRENIN IÇINE TAŞINAMAYACAĞI IÇIN, GLUKOZ KANDA ARTARAK ŞEKER HASTALIĞI DEDIĞIMIZ KAN ŞEKERI YÜKSELMESI (HIPERGLISEMI) GELIŞMIŞ OLUR. BU KAN ŞEKERI YÜKSEKLIĞI SÜREKLI OLARAK DEVAM EDECEK OLURSA ORGANLARIMIZDA (SINIR, GÖZ, KALP, BÖBREK VS) ZAMAN IÇERISINDE CIDDI BOZUKLUKLARA NEDEN OLUR.

Tip 1 Diyabet

GECMIŞTE "INSULINE BAĞIMLI DIYABET", "JUVENIL DIYABET", "ÇOCUKLUK ÇAĞINDA BAŞLAYAN DIYABET" VEYA "TIP 1 DIYABET" OLARAK DA ADLANDIRILAN BU HASTALIKTA INSULIN YAPIMINDAN SORUMLU PANKREAS BETA HÜCRELERININ HARABIYETINE BAĞLI OLARAK GELIŞEN MUTLAK INSULIN EKSIKLIĞI VARDIR.

Bu hastalarda günlük enjeksiyonlarla insulin eksikliğinin telafi edilmesi gereklidir.

Tip 1 diyabetin gerçek nedeni bilinmemektedir. Tip 1 diyabet, bu hastalığa genetik yatkınlığı olan kişilerde genellikle viral enfeksiyonlar, stres veya travma gibi bir olay sonrasında tetiklenmektedir. Bunun sonucu genetik yatkınlığı olan bireylerde insülin hormonunun imal edildiği pankreasın beta hücreleri, otoimmün bir süreç sonrası tamamen ortadan kalkar. Böylece bireylerde glukoz maddesini hücrelerin içine sokan insülin hormonu yok olur.

Tüm diyabet hastalarının %5-10'u tip 1 diyabetlidir.

Tanı sırasında hastaların ağız kuruluğu, çok su içme, sık idrara çıkma, sürekli açlık hissi, kilo kaybı, bulanık görme, yorgunluk ve halsizlik gibi yakınmaları vardır. Bu yakınmalar çoğunlukla son birkaç gün ya da birkaç hafta içinde ortaya çıkar. Son yıllara dek diyabetin bu tipi yalnızca çocuklarda görülmekte iken günümüzde yetişkin yaşlarda da görülmeye başlanmıştır. Tip 1 diyabet olgularının yarısı 15 yaşından sonra ortaya çıkmaktadır. Erişkin yaşta (genellikle 25 yaşından sonra) görülen tip 1 diyabet formu "LADA" (latent autoimmune diabetes in adult) olarak adlandırılmaktadır.

Tip diyabetli hastaların bir kısmı bebeklik yaşlarında da gelişebileceği için bu yaş gruplarında hastanın şeker tedavisi kadar vücut gelişimlerinin de yakından takibi gerekir.

 

Tip 2 Diyabet

Gecmişte "insuline bağımlı olmayan diyabet", "erişkin diyabet" veya "tip II diyabet" olarak da isimlendirilen hastalık, en yaygın görülen diyabet formudur. Tüm dünyada tanı konulan diyabet vakalarının %90'dan fazlasını tip 2 diyabet oluşturmaktadır.

Tip 2 diyabet genetik zeminde genellikle obezite ve fiziksel inaktiviteye bağlı olarak görülmektedir. Hastalığın temelinde genetik olarak yatkın kişilerde yaşam tarzı ile tetiklenen insulin direnci ve zamanla azalan insulin sekresyon azalması söz konusudur. Gelişmiş ülkelerde toplumun %5-10'u tip 2 diyabetlidir. Tip 2 diyabetlilerin yakınmaları tip 1 diyabetlilere benzemekle birlikte daha hafiftir.

Bu sebeple hastalık gerçek başlangıcından yıllar sonra (ortalama 5 yıl sonra) fark edilir, hatta bazen komplikasyonlar geliştikten sonra tanı konabilir. Tip 2 diyabet genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkar ve yaşlanma ile sıklığı artar. Bununla beraber, son yıllarda obezitenin çocukluk çağında da artması ile birlikte çocuk ve adölesan çağda da tip 2 diyabet görülmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerde 15 yaş altında görülen diyabet vakalarının yarısına yakınının tip 2 diyabetli olduğu bildirilmektedir. Buradan dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri bir bireyde tip 2 diyabet ne kadar ilerleyen yaşlarda ortaya çıkarsa o kadar yan etkiler az görülür. Yani tip 2 diyabeti önleyemesek bile, ortaya çıkışını geçiktirmek de yararlıdır.

 

Diyabet ve Gebelik

İlk kez gebelik sırasında ortaya çıkan diyabet formuna Gestasyonel Diabetes Mellitus (GDM) denilmektedir. Gebeliklerin %2-4'ünde gestasyonel diabetes mellitus görülmektedir.

GDM tanısı tüm gebelerde önce 50 gr glukoz içirilip 1. saat kan şekeri bakılarak, bu testi bozuk çıkanlarda ise 75 gr glukoz içerilerek 2 saatlik bir test ve doktor değerlendirmesi ile kesin tanısı konur.

Belirtileri genelde silik seyreder bazende tip 2 diyabete benzer. Ancak gebelik sırasındaki rutin taramalar nedeniyle genellikle semptomlar fark edilmeden önce tanı konulur. Gestasyonel diyabet doğumdan sonra genellikle düzelir fakat sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüksektir (yaklaşık %50).

Ayrıca GDM öyküsü olan kadınların ileriki yaşamlarında tip 2 diyabetli olma riski %40-80'e kadar varmaktadır. Bu sebeple gestasyonel diabetes mellitus tanısı almış kadınların doğum sonrasında prediyabetik olarak kabul edilip koruma programına alınmaları gereklidir. GDM tanısı konan birey doğumdan sonra aktif bir yaşam sürmeye, ideal kilosunu korumaya ve diyabet gelişmini kolaylaştırabilecek ilaçlardan uzak durmaya özendirilmelidir.

ASTIM
 

Astım solunum yollarında mikrobik  olmayan iltihaplanmalar nedeniyle nefes daralmasına astım denir. Bu daralmalar, solunum yolları daralmasındaki kasların kasılmasına, mukozanın şişmesine ve buradaki salgının artmasıyla orantılıdır.

Astımın belli başlı belirtileri nelerdir; belirtileri ortaya çıkaran nedir?
- Hırıltı
- Öksürük
- Nefes darlığı
- Göğüste sıkışma hissi

Bu belirtiler genellikle nöbetler halinde gelir, egzersiz veya gülmeyle, soğukalgınlığı sırasında veya çeşitli allerjilerle maruz kalma ile artar. Astım tedavi edilmeme veya yetersiz tedavi edilirse belirtiler sürekli hale gelebilir.

Astımı başlatıcı eteknlerin bazıları çok özgündür ve bazı kişileri etkileyip, bazılarını etkilemez. Bilinen başlatıcı etkenlerin arasında en sık görülen ev tozu akasları (Toz böcekleri), polenler r ve küf mantarları gibi allerjenlerdir. Bunun dışında sigara dumanı, bazı ilaçlar ,( aspirin, bazı tansiyon ialçalrı), öbazı yiyecekler de bulunan katkı maddeleri de astımı başlatabilir.

Astım kalıtsal mıdır?
Evet, ailesinde astım bulunanlarda, saman nezlesi yada egzama olanlarda daha sık görülür. Ancak astım ailede böyle bir hikaye yokken de ortaya çıkabilir.

Astımı başlatan etkenlerden nasıl kaçınılabilir?
Astımı başlatan etkenler tespit edildiğinde bunlardan kaçınmak için alınacak önlemler, yakınmaları ve ilaç gereksinimini azaltabilir. Özellikle ev tovn allerjisi olanlarda yatak odası temizliği önemlidir. Yatak takımlarının her hafta değiştirilerek, makinada yıknaması, yatak odasındaki halının kaldırılması, odanın havalandırılması, akar öldürücü ilaçların kullanılması yakınmaları azaltacaktır.

Sigara dumanına maruz kalmak (içici olmadan da), kalıtsal olarak astıma eğimli olan birimde astıma neden olabilir veya mevcut astımı dahada arttırabilir. Astımlı çocuk sahibi olma riskini arttırdığından hamilelik sırasında sigaradan kaçınılmalıdır.

Ben ya da çocuğum egzersizi bırakmalımıyız?
Astımlı insanların çoğunda egzersiz yaptıklarında belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak asıtmı iyi kontrol edilen, yeterli tedavi gören astımlar normal günlük aktivitelerini yapabildikleri gibi, çeşitli spor ve egzersizleri de yapabilirler. Öyleki astımlı olan olimpiyat şampiyonu

olmuş pek çok sporcu vardır.

Astım nasıl tedavi edilir?

Astımı tedavi etmekte kullanılan ilaçlar üç ayrı grupta toplanabilir.

1. Rahatlatıcılar : Astım belirtilerinin hemen giderilmesi sağlanır
2. Önleyiciler : Solunum yollarındaki duyarlılığı ortadan kaldıran, uzun süreli kullanımda hastalığı tedavi eden ilaçlar
3. Kurtarıcı ya da Acil ilaçlar: Kötüye giden astım tedavisinde ya da bir nöbet sırasında belirtileri acilen kontrol altına almak için kullanılan ilaçlar

Hasta ya da ebeveyn olarak sizin sorumluluklarınız ;
- İlaçları reçetede yazıldığı gibi düzenli alınız. Astımlı çocukların aileleri için bu, ilacın alınmasını denetleme ve doğru alınmasını sağlama anlamına gelir,
- Sigara dumanı dahil başlatıcı etkenlerden korunma,
- Astım kronik bir hastalık olduğundan, düzenli aralıklarla doktorunuza görünün, sizinle düzenli ilgilenen ve durumunuzu bilen aynı doktora görünmenizde önemlidir.
- Tedavi esnasında şikayetlerinizde astım olursa, doktorunuza planlanandan önce başvurunuz,
- Astım konusunda öğütleri, iyi niyetli arkadaşlarınız, yakınlarınız ya da komşularınızdan değil , doktorunuzdan alınız. Herkesin astımı farklıdır. Bir kişiye uygun olan öğüt diğerine uymayabilir.

Astım ilaçları güvenli midir?
Astım ilaçları genellikle tedavi edilmemiş ya da yetersiz tedavi edilmiş astımdan daha güvenlidir.

Doğal terapiler yardımcı olur mu?
Astım çoğu kez ilaçla kolayca kontrol edilmektedir. İnsanların çoğu ilaç almamayı tercih edip alternatif sağlık uygulamalarına başvurmak isteyebilir. Doğal terapilerin hiçbirisinin etkinliği bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Doktorunuz tarafından size öneriloen tedaviyi uygulamamanız veya kesmeniz tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

 

Hava Durumu
Saat
AŞI TAKVİMİ
ÇALIŞMA SAATLERİ